Şub 162020
 
2.853 views

Singularity Aşamasına Ulaşan Yapay Zeka İnsana Düşman mı Olacak?

Yapay Zekanın singularity-tekillik aşamasına geldiğinde insanlara karşı nasıl bir tavır takınabileceğini incelediğim videonun youtube linkine ve çözümlemesine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

https://youtu.be/Nhn8l_rcKo0

Merhaba,

Bir önceki VİDYOMDA Yapay Zekanın etkileyeceği meslekleri işlerken SİNGULARİTİ’den de bahsetmiş ama ayrıntılı bilgi vermemiştim. Bu kez SİNGULARITY – TEKİLLİK konusunu ele alacağım.

Singularity – tekillik, yapay zekanın kendi kendine yeterli olabileceği, kendi kendine üretebileceği, kendi kendini geliştirebileceği ve üstelik insan zekasının bu yapılanların -en azından bir kısmını- anlayamayabileceği bir düzeye gelmesi halidir.

Böyle bir durumda, yani yapay zekanın ne yaptığını insan zekası yeterince kavrayamaz durumdayken, yapay zekanın neler yapabileceğini öngörmek veya yaptıklarını değerlendirmek olanaklı olmaktan çıkacak demektir.

Bazı görüşler bunun çok büyük bir risk olduğunu düşünüyor ve belki de yapay zekanın, yani singularity noktasına ulaşmış, bunu aşmış yapay zekanın insan varlığına gerek duymayacak bir düzeni daha mantıklı bulabileceğini düşünüyorlar; insanın, kendi varlığına bir engel, bir tehdit olabileceğini düşünebileceğini söylüyorlar. Elbette bunun sonucunda yapay zekanın yapacağı ilk şey insan ırkını ortadan kaldırmak, en azından etkisizleştirmektir. Daha iyimser görüşte olanlar, -ben de bu tür olaylara daha iyimser bakıyorum – yapay zekanın bir anda ortaya çıkmayacağını; aşamalarla, insan unsuruyla entegre bir şekilde gelişeceğini düşünüyorlar.

İnsanlar, halen, kaybettikleri bazı uzuvlarını yapay olanlarla değiştirebiliyor. Kol, bacak gibi… Bu tür organlar giderek daha yararlı, daha kullanışlı araçlar haline dönüşüyor. örneğin bir yapay kol veya bacak, sadece hareket etmek için değil, beynin bazı duyumları algılamasını sağlamakla da görevlendirilmiş durumda ve bu konudaki çalışmalar oldukça umut verici görünüyor. zaten uzun vadede bu tür yapay organların orijinallerinin yerini alabileceği, hatta çoğu organın orijinallerinden daha iyi, daha kullanışlı bir hale gelebileceği sonucunu çıkartabiliriz.


TED-How we’ll become cyborgs konuşmasını mutlaka izleyin!

Örneğin yapay bir göz düşünelim. Bu göz istendiği zaman çok uzak mesafeleri görebilecek, teleskop veya mikroskop gibi çalışabilecek, gece görüşü sağlayabilecek, şu anda algılayamadığımız -yani normal bir gözün algılayamadığı- ışık frekanslarını algılayacak şekilde çok daha hassas ve kapsamlı bir hale getirilebilir.

Halihazırda kol ve bacak kaslarını destekleyen, uzun mesafelerde yorulmadan koşmayı veya ağır yükleri kolayca kaldırmayı sağlayan “exoskeleton” / “dış-iskelet” sistemleri üzerinde çalışılıyor.

DARPA exoskeleton

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:DARPA_Exoskeleton.tiff


Çeşitli “IRON MAN” giysileri yapılmış durumda ve test aşamasındalar.

Giyilebilen fiziksel destek sistemleri giderek yaygınlaşıyor.

Onun dışında, insan beyninin, düşünce yapısının, beynin temel işlevlerinin bilgisayarlara aktarılabileceği düşünceleri var. Ya da hazır bir takım sistemlerin, algoritmaların, bilgilerin birer ek parça olarak insan beynine entegre edilebileceği söyleniyor. Bu konuda da çalışmalar mevcut. Yani beyninize bir çip takacaksınız ve Çince konuşmaya başlayacaksınız. Çinceyi, ana dilinizmiş gibi anlamaya başlayacaksınız. Ya da bir başka çip takacaksınız, kaslarınız normalin çok ötesinde sizin denetiminizde olacak. Daha önce yapamadığınız hareketleri kolayca, rahatlıkla yapabileceksiniz. Ya da bazı organlarınız tamamen yapay hale dönüşecek ve bu organlarla normal koşullarda yapamayacağınız pek çok şeyi yapabileceksiniz. (BRAIN IMPLANTS)

Bloomberg – The SPARK Reanimating Paralyzed Limbs

Şimdiki çalışmalar genellikle felçli veya bazı organlarını kaybeden insanlara eski yeteneklerini kazandırmak amacıyla yapılıyor.

Bütün bunlar mümkün. Beynin gelişmesi aynı zamanda yapay zekanın gelişmesiyle paralel devam ettiği sürece, insanın doğal yapısıyla yapay zeka bileşenlerinin entegre bir şekilde çalışması giderek kolaylaşacak.

Belki bir müddet sonra yapay uzuvlara karşı çıkacak insanlar, doğal insanı savunan insanlar, kişiler, felsefeler ortaya çıkacak. Belki bunlar uç noktalara da varabilecek. Bugün bile teknolojiyi reddeden bazı inanışlar var.

Onun dışında yine teknolojiyi, teknik gelişmeleri reddedip, tamamen doğal hayatın içinde yaşamak isteyenler, bunu tercih edenler var. Gelecekte neler olacak? Belki her iki yönde de daha uç noktalara gelinecek. Bazı insanlar tüm organlarını yapaylaştırmayı tercih ederken, bazı insanlar da yapay organların kullanımına karşı çıkacaklar.

Doğal insanı savunanların çok fazla başarılı olabileceğini, çok yaygınlaşabileceğini söylemek pek kolay değil. Çünkü bugün bile bir takım yapay yollarla yaşatılan, yaşamını sürdüren çok sayıda insan var. Yapay kalple, diyaliz makinalarıyla hayatını sürdürebilen insanlar var. Buna karşı çıkmak mümkün değil.

Eğer ileride insan vücuduna monte edilebilecek yapay böbrekler yapılırsa, buna karşı çıkmak hiç de mantıklı olmayacaktır.

Daha abartılı gelişmeler de olabilir. Örneğin, doğal halinden daha yetenekli kollar veya bacaklar edinmek isteyen; bu yüzden sağlam durumdaki kolunu, bacağını kestirip; onun yerine yapay organlar taktırmak isteyen insanlar da çıkabilir.

Bu konulara yönelik felsefik tartışmalar zaman içinde, daha doğrusu zamanı geldiğinde zaten yapılacak ama, teknolojinin yine de epey ağır basacağını tahmin ediyorum.

Bütün bu gelişmelerle singularity olayını birlikte ele alırsak, yapay zekanın birdenbire kendi başına karar verir ve insanlığın geleceğini tayin eder konuma geleceğini düşünmek tam bir karamsarlık olacak diye düşünüyorum. Onun yerine insan, yeni bir evrim basamağı olarak teknolojik bir bedene ve fonksiyonlara kavuşacaktır demek bana çok daha mantıklı ve olası geliyor.

Öyle ki, örneğin uzayda yaşayan insanlar, yani özel giysilere gerek duymadan radyasyona ve basınç eksikliğine, düşük ısıya dayanabilecek vücutlara sahip olan insanların veya canlıların varlığı hiç de yabana atılacak bir düşünce gibi görünmüyor.

Daha dayanıklı, daha uzun sürelerle yaşayabilen, daha verimli vücutlara sahip insanlar ve bunları destekleyen gelişmiş yapay zekalar yepyeni bir insan ırkının ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Yani CYBORG, hiper-insan veya üstün-insan!

Benim beklentim, insanoğlunun zaman içinde kendi kendini değiştirerek, geliştirerek yapay zekayla birleşik, entegre bir yapıya dönüşmesidir. Bunu da, doğal olmasa bile, evrimin bir parçası olarak görmemiz gerekecek.

Özetle, yapay zeka tekilliğe ulaşacaksa, bunu, insandan bağımsız olarak değil, onunla bütünleşerek, bir üstün-insana dönüşerek yapacaktır.

Bu konuyla ilgili düşünce ve önerilerinizi lütfen paylaşın.

Yeni videolarımdan anında haberdar olmak isterseniz, Youtube kanalıma abone olmayı ihmal etmeyin.

Tekrar görüşmek üzere.

Ahmet Aksoy


Referanslar:



https://commons.wikimedia.org/wiki/File:DARPA_Exoskeleton.tiff

When Will We Reach the Singularity? – A Timeline Consensus from AI Researchers


http://www.singularity.com/
https://futurism.com/kurzweil-claims-that-the-singularity-will-happen-by-2045
https://www.inverse.com/article/29729-singularity-predictions

When will the Singularity happen? (infographic)


https://www.singularity2050.com/the_singularity/

What is Technological Singularity & when can we achieve it?

Şub 092020
 
6.903 views

Yapay Zeka ve Otomasyon Nedeniyle Önümüzdeki 10 Yıl İçinde Kaybolacak ve Yıldızı Parlayacak Meslekler

Merhaba.

Teknoloji çok ilerledi.

Özellikle son yıllarda, her yıl, kendisinden önceki yılların tamamının -yani medeniyetin başlangıcından itibaren biriktirilen bilginin tamamının- neredeyse daha fazlasını bir yıl içinde yeniden üretir hale geldi. Hem üretir, hem saklar, hem değerlendirir hale geldi.

Bütün bunlar aynı zamanda otomasyon çalışmalarının çok ilerlemesini bereberinde getirdi. Öyle ki artık kendi kendini üretebilen robot fabrikalar yapılabiliyor.

http://www.cranestodaymagazine.com/features/the-factory-that-builds-itself-220118-6032878/

Ya da bir takım fabrikaları yazıcıdan basmak mümkün oluyor.

https://www.economist.com/briefing/2017/06/29/3d-printers-start-to-build-factories-of-the-future

Devasa boyutlarda özel 3 boyutlu yazıcılar üretilmiş durumda ve bunlar size çeşitli yapılar üretebiliyorlar.

https://www.3dnatives.com/en/3d-printing-construction-310120184/

Marsın kolonileştirilmesi sırasında da yazıcılar tarafından üretilmiş yapılardan yararlanılacak.

https://www.enr.com/articles/42652-d-printing-buildings-on-mars-has-lessons-for-back-on-earth

3 boyutlu yazıcıların kendi kendilerini üretmeleri de şimdilik denenmemiş olsa bile yakında çözümlenecektir diye düşünüyorum.

Bütün bu gelişmelere baktığımızda üretimin tam otomasyonla gerçekleştirilmesi hiç de zor görünmüyor. Özellikle büyük ölçekli tarımın tamamen otomatik olarak gerçekleştirildiği büyük alanlarda uygulandığını biliyoruz. Bir takım araçlar, merkezi kontrol birimleriyle insansız olarak hava koşullarını takipten sulamaya, toprağın içeriğine uygun şekilde gübrelemeye, ilaçlamaya, hasata ve hasat edilen ürünün işlenip gereken yerlere gönderilmesine kadar her işi otomatik olarak gerçekleştirebiliyorlar.

https://www.engineering.com/DesignerEdge/DesignerEdgeArticles/ArticleID/16653/Smart-FarmingAutomated-and-Connected-Agriculture.aspx
https://www.remedybible.com/s/automated-farming/CDIQAA

Son yıllarda “karanlık fabrikalar” gibi bir kavramdan bahsediliyor. Bu kavram, ışıklandırma ihtiyacı olmayan fabrikaları ifade ediyor. Üretim bandında insan olmadığı için, aydınlatmaya da gerek kalmıyor. Çünkü, üretimde kullanılan robotlar ışık kullanmaya gerek duymuyor. Dolayısıyla, aydınlatmadan, büyük miktarda enerji tasarrufu yapılabiliyor.

https://investmentu.com/dark-factories-changing-manufacturing-profit/

Bu da gösteriyor ki önümüzdeki dönemde bu tür robot üretim merkezlerinin sayısal olarak artacağını, aynı zamanda ölçek olarak daha büyük boyutlara ulaşacağını öngörmek hiç de yanlış olmayacak.

Peki bu ne getirecek?

İnsansız üretim. Yani fabrika sahipleri üretimden elde ettikleri kardan işçi payı ayırmak zorunda kalmayacaklar. Yani çok daha fazla kar! İşçinin ne maaşı, ne sigortası, ne de emekli primleri olmayacak. Bu durum insansız üretim sistemlerinin çok daha hızlı bir şekilde yayılmasına neden olacak.

Bu yöntemin uzun vadeli sonucu ne olabilir?

Diyelim ki tüm dünyada, dünyanın her tarafında ya da ağırlıklı olarak büyük kısmında insana ihtiyaç duymayan üretim sistemleri var. Buğday, mısır, pirinç tarlalarını robotlar yönetiyor. Fabrikalarda yine robotlar var. İnsan hiç yok, ya da çok az sayıda, sadece kritik bir kaç noktada yer alıyor.

Peki, böyle bir durumda üretilen malların, ürünlerin satışı kimlere yapılacak?

İşçi yok. İşçi olmayınca, işveren dışında üretim kazançlarından pay alacak insanlar da yok. Dolayısıyla üretilen malları satın alabilecek kişiler de yok! İşverenler kazançlarını arttıracaklar… Aslında şöyle demek lazım: işverenler ürünlerini daha az maliyetle daha kolay, daha zahmetsiz ve belki de çok daha büyük ölçeklerde üretebilecekler, ama bu ürünleri satmakta zorlanacaklar. Niye?… Çünkü bu ürünleri alabilecek tüketicilerin pek çoğunun artık alabildikleri maaş ve ücretler yok. Geliri olmayan insanların üretilen malları satın almaları, alışveriş yapmaları mümkün değil.

İşte bu çelişkiyi bazı büyük organizasyonların yöneticileri görmüş durumda. Ve çözüm için getirilen önerilerden biri şu: bütün insanlara bir maaş bağlanması. Çalışmaları gerekmiyor. Sadece insan olmanın getireceği bir gelir imkanı.

https://www.siliconsquad.com/bill-gates-others-think-robotic-technology-steals-jobs-pay-taxes/

Peki bunu nasıl sağlayacaklar? Devletler, robot kullanarak, eleman kullanmadan üretim yapan fabrikalara özel vergiler uygulayacak; buradan elde edilen gelirler çalışamayan, çalışma imkanı olmayan insanlara maaş olarak dağıtılacak. Vatandaşlık maaşı.

https://www.independent.co.uk/news/uk/politics/replace-the-benefits-system-with-a-universal-basic-income-paid-to-all-citizens-think-tank-recommends-a6777101.html
https://citizensincome.org/

Bunun faydası ne? Böylece bu insanlar yaşamlarını sürdürmek için harcama yapabilecek, alışveriş yapabilecekler. Anlayacağınız, kapitalizm, kendi varlığını koruyabilmek için böyle dolaylı bir yöntem icat etmeye çalışıyor.

Önümüzdeki günler ne getirir, ne götürür? Onu şimdiden kesin bir şekilde söylemek mümkün değil. Ama gidişat o ki, robotların, robotik sistemlerin insanların yerini alması hızlanarak devam edecek.

Peki insanlar ne yapabilir?

Tek yapabilecekleri şey, bu gelişmelere uygun şekilde yeni iş alanlarına yönelmek. Üretim alanlarında insanın özellikle kas veya kısıtlı bilgi gücüyle devreye girebilmesi giderek zorlaşıyor. Ama onun yerine hizmet sektöründe yeni iş alanları açılacaktır. Bunun için de gelişmeleri takip etmek, hangi iş alanlarının ve hangi dönemlerde devreye girebileceğini incelemek, ona göre kendimizi bu gelişmelere uygun şekilde techizatlandırmak, geliştirmek en doğru hareket olacaktır.

Örneğin ben, yapay zeka konusunda çalışmayı, kendi açımdan bir savunma mekanizması olarak görüyorum. Çünkü yapay zeka çalışmaları “singularity” aşamasına gelinceye kadar devam edecektir. Singularity aşamasından sonra insanlığın ne durumda olacağını hayal bile edemiyorum. Ama bu konuda iyimserim. Singularity, bence, insanlığın gelişimi açısından da olumlu bir dönüm noktası olacaktır. Ama ne yazık ki, büyük ihtimalle ben, bu aşamayı yaşım itibariyle zaten göremeyeceğim.

Yapay zeka ta 1950’lerde kavram olarak devreye girmişti. Otomasyon, tabii ki çok daha öncelere dayanıyor.

Yapay zekanın tarihsel gelişimine göz attığımızda, belli dönemlerde tırmanışa geçtiğini, ardından bir duraksama ve uyku dönemine girdiğini görüyoruz. Bu döngü, belli aralarla tekrarlanıyor.

https://learn.g2.com/history-of-artificial-intelligence
https://towardsdatascience.com/history-of-ai-484a86fc16ef
https://www.actuaries.digital/2018/09/05/history-of-ai-winters/

2000’den sonra bu konuda büyük bir sıçrama yaşadık. O yüzden önümüzdeki yılların yine bir uyku dönemine evrilmesi kuvvetle muhtemel. Hala bazı gelişmeler oluyor ama, hızı eskisi kadar değil. Belki de yeni bir şahlanma dönemi için kuantum bilgisayarların yaygınlaşmasını bekleyeceğiz. Bu süreç 5-10 yıl sürebilir.

Peki biz ne yapabiliriz? İşte bu yavaşlama dönemini, bir sonraki şahlanma dönemine hazırlık olarak kullanabiliriz. En azından benim açımdan böyle… Sizler de kendi alanlarınızda araştırmalar yapabilirsiniz.

Örneğin öğretmenlik, avukatlık, hakimlik, doktorluk gibi meslekler büyük risk altında görünüyor. Bu alanlarda kariyer yapmak giderek zorlaşacak. O nedenle bu mesleklerde çalışan veya kariyer yapmayı düşünenlerin kendilerine alternatif ikincil alanlar bulmasında yarar var.

Konuyu daha fazla uzatmamak için önümüzdeki 10-20 yıl içinde gücünü kaybedecek veya yıldızı parlayacak meslekleri kabaca listelemeye çalışacağım.

Bu mesleklerin geleceği konusundaki kişisel görüşlerinizi yorum alanından paylaşabilirsiniz.

Bu kaçınılmaz gelişmelere kötümser bir gözle bakmayın. Sadece farkındalığınızı arttırmaya özen gösterin. Biraz daha proaktif olun. Geleceğin sonuç itibariyle insanlığa daha güzel şeyler getireceğine inanın.

İşte gücünü kaybetmeye aday olan meslekler:
Avukatlık, hakimlik, doktorluk, emlakçılık, gazetecilik, araç sürücülüğü, postacılık, kuyumculuk, yayıncılık, kasiyerlik, seyahat acenteliği, telefonla pazarlama, sekreterlik, asistanlık, fast-food hazırlama, sosyal medya uzmanlığı, üretim ve montaj işçiliği, askerlik, güvenlik, muhasebecilik, depoculuk, basım işleri, barmenlik ve garsonluk, ofis ve danışmanlık hizmetleri, çiftçilik, hayvancılık, ormancılık, taşımacılık, inşaat ve hafriyat işçiliği, kurulum-bakım ve onarım işleri, satış, sağlık hizmetleri, bilişim ve matematik, kişisel bakım ve hizmet, sağlıkla ilgili teknik işler, yöneticilik, bina ve yer temizliği, sanat-tasarım-eğlence-spor ve medya uzmanlığı, mimarlık, mühendislik, eğitim-öğretim ve kütüphanecilik, finansal işler…

Bunlar da yıldızı parlayacak yeni meslekler:
Drone operatörlüğü, terapistlik, diyet ve beslenme uzmanlığı, yapay zeka uzmanlığı, 3-d printing uzmanlığı, dijital para danışmanlığı, dijital çilingirlik, besin mühendisliği, ev otomasyon hizmetleri, kişisel web yöneticiliği, robot sürücülüğü, doğal yaşam uzmanlığı, yedek organ üreticiliği…

Yorumlarınızı bekliyorum.

Kendinizi geleceğe hazırlayın! Ama iyimserliğinizi de hiç bir zaman elden bırakmayın!

Ahmet Aksoy

Nis 162018
 
4.602 views

Ölmek Ya Da Ölmemek İşte Bütün Mesele Bu

Transhümanizm (i.); 1) insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması ve yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren uluslararası bir entelektüel ve kültürel hareket.

transhumanism

Image credits: https://www.forbes.com/sites/sarwantsingh/2017/11/20/transhumanism-and-the-future-of-humanity-seven-ways-the-world-will-change-by-2030/#19bc72be7d79


Transhümanizm zeki yaşamın mevcut insan formu ve kısıtlamalarının ötesinde sürdürülebilmesi ve evrimleşmesinin hızlandırılmasının yaşamı yücelten prensip ve değerler ışığında, bilim ve teknoloji vasıtası ile sağlanmasını öngören felsefeler bütünüdür. – Max More (1990)

Göğsünüzde bir ağrıyla doktora gittiğinizi hayal edin. Tetkikler, tahliller… Öğreniyorsunuz ki kalp ritminizle ilgili bir sorun var. Önemli değil, kalp pili takılacak, biraz dikkatli olduğunuz sürece on yıllar boyunca hiç bir sorun hissetmeden yaşamaya devam edebileceksiniz. Ha unutmadan, artık bir cyborg’sunuz.

Cyborg (i.); vücudunda hem organik hem de biyomekatronik veya elektronik donanım taşıyan kişi.

Transhümanizm insanın doğal sınırlarının insan aklı dolayısıyla aşılabileceğini, dolayısıyla insan evriminin bir sonraki halkasının insan elinden çıkması gerektiğini savunan bir düşünce akımıdır. Geçtiğimiz on yılda giderek yaygınlaşsa da kültürel kökeni on beşinci yüzyıla, bir terim olarak doğuşu ise yirminci yüzyılın ortalarına dayanır. Temel olarak üç amacı vardır: yaşam süresinin artırılması, zekanın artırılması ve bedensel becerinin(sağlık kalitesi dahil) artırılması ve bu üç maddede de doğal insan sınırlamalarının ötesine geçmeyi hedefler. Günümüzde popülerliğinin artmasına bağlı olarak özellikle bazı dini kesimler tarafından ciddi eleştirilere maruz bırakılmaktadır.

Aslına bakarsanız insanın doğal sınırlarını aşması çabası insan uygarlığı kadar eski. Kıyafet giyerek soğuktan korunma becerisini elde ettiğimiz için nispeten soğuk bölgelerde hayatta kalabildik. Av araçları üretebildiğimiz için daha iyi beslenebildik ve daha fazla üreyebildik. Üretim araçlarını keşfederek mağaralarımızı açık havada inşa edebildik. Binyıllar geçtikçe kullandığımız araçlar da ihtiyaçlarımıza göre evrildi ve nihayet geçtiğimiz yüzyıl içinde önce elektroniğin ve sonunda bilgisayarların keşfine kadar ulaştı. Transhümanizm bu bağlamda insanın kültürel evriminin doğal bir sonucundan başka bir şey değildir. Çok değil, iki yüz yıl önce hayal dahi edemediğimiz icatlar bugün hayatlarımızın ayrılmaz parçaları haline gelmiş durumda. Akıllı telefonlar örneğin; elli yıl önce bilimkurgu eserlerinde ortaya çıktı, otuz yıl önce ilk cep telefonları üretildi, bugün o kadar yaygınlaştı ki, bir kaza ya da arıza durumunda hayatımızdan çıkması yaşamsal faaliyetlerimizi sekteye uğratıyor. Öyle ki hafızamızın bir kısmını (telefon numaraları örneğin) bu hayati öneme sahip araçlarda tutuyoruz.

1999 yılında Matrix filmi aracılığıyla bilginin direkt olarak beyne yüklenmesi kavramı ile karşılaştık (ki bilimkurgu okuyucularının zaten yabancı olmadığı bir konuydu bu). Bugün hafızamızın bu beynimiz dışındaki kısmına yeni bir bilgi yüklemek birkaç dakikalık bir iş. Telefonumuza bir aplikasyon yüklüyor ve örneğin dünya üzerindeki konumumuzu ve gitmek istediğimiz yere en kısa rotayı birkaç dakika içinde bulabiliyoruz.

Bu gidişata bakarak diyebiliyoruz ki; teknolojinin bir sonraki halkası insanın ürettiği araçlar vasıtasıyla hayatını değiştirmesinin ötesine geçecek, insanın kendini değiştirmesi olacaktır. Peki biz bu değişim hakkında nasıl bir söz sahibi olacağız?

Bu soruyu cevaplamadan önce şu anda insan bedeninin değiştirilmesi ve/veya geliştirilmesi için kullanılan teknolojilerden bahsetmek gerekli. Bu noktada bu teknolojileri iki ana başlığa ayırmak mümkün; mekatronik(ve elektronik ve elektromekanik) teknolojiler ve biyolojik teknolojiler.

Mekatronik (i.); işlevselliği geliştirmek ve/veya optimize etmek için, mekanik, elektronik, kontrol teorisi ve bilgisayar bilimlerinin ürün tasarımı ve üretimine sinerjik entegrasyonunu amaçlayan multidisipliner bir bilim alanıdır.

İlk kısım çeşitli sebeplerle oluşan uzuv kayıplarının yerine mekanik uzuvların takılması(protezler) ile veya kontrolü kişinin kendisi tarafından yapılabilen implantlar (PCA, koklear implantlar, insülin pompası) ile gerçekleştiriliyor. Bu teknolojiler hala emekleme aşamasında, ancak etkinlikleri ve yaygınlıkları giderek artmakta. Koklear implantlar(işitme cihazları) gibi bir kısmı halen yaygın olarak kullanılmakta. Artırılmış gerçeklik hakkındaki çalışmalar da son sürat devam ediyor. VR gözlükleri bunun ilk aşaması. Elektronik lensler gibi insan vücuduna geçici (giyilebilir teknoloji) ya da kalıcı olarak entegre edilebilen teknolojilerin geliştirilmesi ancak zaman meselesi. 2015 yılında biyonik devreler vasıtasıyla insan hafızasının geliştirilmesi çalışmalarında insan denekler üzerindeki deneyler başladı. Şimdilik bu çalışmalar Alzheimer gibi nörolojik hastalıkların tedavisi veya oluşturdukları kusurların giderilmesi için yapılıyor. Ancak araştırmanın olası değerini anlayan çeşitli özel veya resmi kurumlar bu konudaki çalışmaların derinleştirilmesi için milyarlarca dolarlık bütçeler ayırmaktalar.

İkinci kısım teknolojileri ise; çeşitli operasyonlar ile vücudun değiştirilmesi(estetik operasyonlar veya açık kalp ameliyatları gibi) ve laboratuvar ortamında yetiştirilen suni uzuvlar veya organlar oluşturuyor. Laboratuvarda organ yetiştirilmesi henüz çok yeni bir teknoloji, ve ticari anlamda kullanıma sürülebilmesi için hem etik hem de güvenlik anlamında çözülmesi gereken çok sorun var. Ancak insan ömrünün uzatılmasına yönelik çalışmalar son yüz elli yılda giderek daha başarılı sonuçlar vermekte. Ölümü yenmek, ölümsüzlüğe ulaşmak her zaman bir hayal olmuştu. Bugün artık bu hayallere ulaşmak daha mümkün görünüyor. Antibiyotiklerin ve yakın zamanda antivirütiklerin keşfi ve bunun uzantısı olarak pek çok hastalığın tedavi edilebilmesi sadece bir örnek.

Bugün bu konularda yapılan araştırmalar daha bir kaç yıl önce bilimkurgu olarak nitelediğimiz bir seviyeye ulaşmış durumda. Zaten bugüne dek ürettiğimiz bütün teknolojilerin ortak noktası insanlığın (en azından bir kesiminin) daha uzun süre, daha güvenli ve daha rahat bir şekilde yaşayabilmesi içindi. Bundan sonra üreteceğimiz teknolojilerin farklı bir amaç taşıması için bir gerekçemiz yok. Ne var ki, teknolojik ürünlerin ve hizmetlerin bütün insanlığın yararına olacak şekilde ve amaçla geliştirilmesi bugüne dek ancak özel yeteneklere sahip bazı insanların doğru anda doğru yerde olabilmesiyle gerçekleşti (bkz. Nikola Tesla – Alternatif Akım).

Transhümanizm akımı bu teknolojilerin belirli insan zümrelerinin değil, bütün insanlığın fayda sağlayabileceği şekilde ve miktarda geliştirilmesi gerektiğini savunuyor. Beyne entegre edilecek bir hafıza modülünün size X firmasının ürünlerini sürekli olarak “hatırlattığını” ya da internete bağlanmak için kullanacağınız bir modülün size sadece belirli(mesela hükümet onaylı) haberleri gösterebildiğini düşünün. Bunun engellenmesi bu teknolojilerin geliştirilmesi öncesinde belirli etik kuralların oluşturulmasına bağlı. Bu etik kuralların oluşturulabilmesi için ön koşul milyar dolarlık şirketleri kontrol etmeyen bizlerin bu meselenin ne kadar hayati öneme sahip olduğunu anlamamıza ve kendi çıkarlarımızın peşinden koşmamıza bağlı.

Transhümanizm felsefesi diyor ki; ağaçlardan inip uzaya çıkmamız yüz elli bin yıl sürdü, bir sonraki aşama için neden bekleyelim?

Mustafa Toygar Aksoy

Mar 072017
 
4.986 views

IBM Ticari Kuantum Bilgisayarlar Gerçekleşmek Üzere

Independent‘te yayınlanan bir makaleye göre IBM Q adıyla kurulan yeni bir bölüm ticari kuantum bilgisayarları hayata geçirmek için kolları sıvamış durumda.

IBM yetkilileri, klasik bilgisayarlarla ele alınamayan ve hala çözülememiş bazı karmaşık problemleri halledebilmek için kuantum bilgisayarlara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyorlar.

Ticari Kuantum Bilgisayarlar

Foto: tr.wikipedia.org

Kuantum bilgisayarların üzerinde çalışacak uygulamalar klasik bilgisayarlar üzerinde koşan uygulamalardan farklı olmak zorunda. Bu yüzden IBM Q yetkilileri bu tür uygulamaların yıl sonuna doğru yayınlanacak simülatörler üzerinde geliştirilmeye başlanması gerektiğini vurguluyor. Bu çalışmalarla ilaç endüstrisi, malzeme geliştirme ve yapay zeka gibi alanlarda yeni çözümler üretilmesi bekleniyor.

Klasik bilgisayarlar elektronik devre kapılarının açık veya kapalı olmasına, yani sadece 0 ve 1’lerden oluşan iki tabanlı aritmetiğe dayanıyor. Sıfır veya bir konumunu belirten birim “bit” olarak adlandırılıyor. Halen 8 bitlik, 32 bitlik ve 64 bitlik sistemler yaygın olarak kullanılmakta.

Kuantum bilgisayarların temel birimine ise “qubit” (kübit) adı verilmiş. Bu sistem fotonların dikey ve yatay polarizasyonlarını kullanır ve iki fazlı kuantum sistemi (two-state quantum system) olarak anılır. Kübitler 0, bir ve bu ikisi arasında bir başka değer daha alabilir. Bunlara ek olarak daha fazla “durum”a sahip olabilen kuditler üzerinde de çalışmalar sürmektedir.

Rus Kuantum Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre beş seviyeli bir kudit ile kuantum hesaplamalarının yapılabildiği gösterildi.

Öyle görünüyor ki, kuantum bilgisayarlarla tanışmamız için çok fazla beklememiz gerekmeyecek.

Ahmet Aksoy

Kaynaklar:

Mar 032017
 
5.528 views

Singularity – Tekillik Günleri Hızla Yaklaşıyor

Önce singularity kavramının anlamını netleştirelim.
Wikipedia, singularity (teknolojik tekillik) kavramını şu şekilde tanımlıyor: “gelecekte yapay zakanın ötesine geçerek, medeniyeti ve insan doğasını radikal bir biçimde değiştireceğine inanılan hipotezsel nokta. Böyle bir zeka, insanlığın tasavvur edebileceğinden daha üstün kabiliyetli olacağından, insanlığın geleceğini öngörülemez bir hale getireceği düşünülmektedir.”

Kurzweil, bu kavramı şu sözlerle daha da somutlaştırıyor: “İnsanlığın önünde iki seçenek var. Dünyaya geldiğimiz beden ve teknoloji sayesinde kavuştuğumuz beden. İnsan iskeletindeki kemiklerin malzemesi iyi değil. Çelik çok daha iyi. Çok etkin işleyen mekanik hücreler yakın gelecekte doğal hücrelerin yerini alacak. Bedene yerleştirilen yapay kol, bacak gibi organlar doğal uzuvlardan daha güçlü ve dayanıklı.”

Asıl kritik nokta, yapay zekanın yaptıklarının, insanoğlunun zekası tarafından anlaşılamayacak kadar gelişmesiyle ortaya çıkacak. Böyle bir durumda, yapay zeka tarafından yaratılacak olası olumsuz etkilere karşı -ne olup bittiğini anlayamayacağımız için- önlem alamaz duruma geleceğiz. Türümüze en yakın primatlardan şempanzeler için bile bizim konuşmalarımız, yazdıklarımız, teknolojik uygulamalarımız neyse, singularity aşamasına ulaşmış yapay zekanın iletişimi ve yaptıkları da bizler için benzer konumda olacaktır.

Konu, her ne kadar bir bilimkurgu teması gibi görünse de, yapay zekanın gelişme hızı artık bu düzeye ulaşmanın çok uzakta olmadığını gösteriyor.

Neanderthal insanın, homo sapiens tarafından ortadan kaldırılması gibi; yapay zeka ile donanmış robot veya insanımsı varlıklar karşısında “doğal” insanoğlu da büyük bir olasılıkla tarih sahnesinden silinecektir. Bu gelişmeler bir “hızlandırılmış evrim” mekanizmasına bağlı olabilir. Her ne kadar teknolojiyi kullanıyor olsak da, kolayca kontrol edemeyeceğimiz sayıdaki parametre yüzünden biyolojik yaşamımıza yaptığımız müdahalelerin pek çoğu bir mühendislik ürünü olmaktan çok “rasgele” deneme-yanılmalardan ibaret kalıyor. Günümüzün süper bilgisayarları bile hala yeterince hızlı değil. Kuantum bilgisayarlar bile ikili hesaplama sistemlerine kıyasla aşırı bir gelişme sağlayamayabilir. Şu anda öngöremediğimiz yeni teknolojiler devreye girmedikçe, teknolojimizin “tekillik” düzeyine ulaşacak yapay zekayı yaratmada yetersiz kalması mümkün.

Günümüz şartlarında asıl yapmamız gereken, teknolojik gelişmelerin doğal yaşantımıza her geçen gün daha fazla karıştığının bilincinde ve farkında olmak. Bu farkındalığı bilerek kendi lehine kullanabilenler kendilerine yepyeni bir dünya yaratırlarken, geride kalanlar kaynakları hızla tükenen ve doğal ortamları hızla kirlenen bir yaşamı paylaşmak zorunda kalacaklar.

Singularity - Tekillik Günleri Hızla Yaklaşıyor

Kaynak: content.time.com

content.time.com sitesinde yayınlanan yukarıdaki grafik 1900-2045 yılları arasındaki teknolojik gelişimi özetliyor. Geçmiş yıllara ilişkin gelişmeleri gündelik hayatımızda da yaşıyoruz. Geleceğe yönelik temel öngörülerin bazıları şöyle:

  • 2015: Bilgisayarlar fare beyin kapasitesini aştı: 10 Gigabyte (10^9)
  • 2023: Bilgisayarlar insan beyin kapasitesini aşıyor: 1 Petabyte (10^15)
  • 2045: Bilgisayarlar tüm insanların toplam beyin kapasitesini aşıyor: 100 Yottabyte (10^26)

Bu tarih, yani 2045, bazı görüşlere göre insanın “ölümsüzlüğün sırrına” eriştiği tarih olacak.

Ne dersiniz?

Ahmet Aksoy

Kaynaklar:

Şub 262017
 
5.587 views

Elon Musk doğru mu söylüyor?

Elon Musk doğru mu söylüyor?

The Sun yazarı Zoe Naumann’ın haberine göre teknoloji milyarderi Elon Musk, “Yapay Zeka yaşamı anlamsızlaştıracak” uyarısını yapıyormuş. Ne dersiniz?

Elon Musk doğru mu söylüyor?

Resim: nypost.com: Elon Musk

Şahsen bu görüşe katılmıyorum.

Bir zamanlar havadan ağır cisimler uçamaz diyen yetkililer; inekler sütten kesilecek diye otomobillerin yasaklanmasını isteyenler vardı.

Ne kadar korkutucu olursa olsun, insanoğlu teknolojiyi hep kendi konforu için kullanabilmeyi başarmıştır.

Bu kez durum değişir mi? Sanımıyorum. Çünkü insanoğlu bir yandan kendisini de değiştirmeye devam ediyor.

Musk’ın kaygılarında haklı olduğu yanlar var. Örneğin insanların çok büyük bir kesimi yakın gelecekte “işsiz” kalmaya aday. Çünkü onların yerini doldurmaya hazır ve maaş bile istemeyecek, uzun mesai saatlerine itiraz etmeyecek bir robot ordusu hızla geliyor.

Musk’ın ve diğer ultra-zenginlerin bu konudaki asıl endişesi, üretilen malları satın alması gereken “müşterilerin” kaybedilmesi riskiyle ilgilidir. Musk buna da bir çözüm öneriyor: küresel düzeydeki işsizlere “evrensel gelir” sağlanması. Böylece temel müşteri kitlesi kaybedilmemiş olacaktır.

Robotların insanları işsiz bırakmasının kerşılığı olarak Bill Gates de “üretici robotlar için çalıştıranlardan vergi alınmasını” öneriyor.

Yapay zekanın “yaşamı anlamsızlaştıracağı” öngörüsüne katılmamakla beraber, her iki öneriyi de destekliyorum. Böylece yaratılan zenginliklerin toplumsal olarak bölüşümü açısından küçük de olsa bir adım atılmış olur.

Elbette bu “evrensel gelir” düzeyinin bizim “asgari ücret” kadar komik düzeyde olmaması gerekiyor. Amaç müşteri kaybetmemek olacağı için bu konuda daha iyimser olduğumu da itiraf edeyim.

Ben gelecekten korkmuyorum. Siz de korkmayın!

Ahmet Aksoy

Kaynaklar: